17 Haziran 2010 Perşembe

Son Fotoğraflar(Prag)

Prag

Eveeet, uzun bir uyuzluk ve üşengeçlik döneminden sonra Prag ziyaretimizin notlarını yüklemek için hazırım..
Nemli bir günün akşamında İstanbul'a vardık önce.. Eski dostlar Yeliz ve Umut misafirperverliklerini sundular bize sağolsunlar. "Cezayir"de dostlarımla özlem giderirken İstanbul'u değil ama Yeliz'i çok özlediğimi anladım.
Ertesi sabah erkenden koyulduk havaalanı yoluna, takside düşüncelerimin ortak paydası "iyi ki kurtuldum senden İstanbul" idi :) Ben hala idrak edememiştim ilk yurtdışı yolculuğuma çıkmak üzere olduğumu. Ben ki her yolculuk öncesi heyecandan pırpır uçan biriyim. Ancak varış noktasına ayak bastığımızda anladım, yıllardır özlemle görmeyi planladığım yere gerçekten-harbiden sonunda varmış olduğumu.. Şimdi hatırlamaya çalışınca rüya gibi geçmiş zaten, hayal meyal hatırlıyorum :)
Neyse bu kadar romantizm yeter.
Yemekler güzel, ilginç gelen her şeyi-bira, sosis, tavşan, ördek, gulaş- denedim ama 4. gün artık midem bulanmaya başladığından deneme işini bıraktım. Domuzun Dizini bile yiyor adamlar yaa. Eh bu kadar seviliyorsa bir hikmeti vardır ama onu da deneyemeyecem yok artık, dedim.
Sağolsun bizi ağırlayan arkadaşımız Prag'ın tüm güzelliklerini göstermeye kararlıydı. İlk 3 gün o çalıştığı için kendimiz keşfe çıktık. Ama gece hayatını tanımadan olmazdı tabii.
Biz anladık ki gece hayatını bilen biri olmazsa gidecek bir yer bulmak çok zor. En güzel yerlerin önünden geçip anlamayabilirsiniz. Adamlar gece klüplerini barları yerin dibine yapmış çünkü, Gece dolaşırken girip "a-a ne kadar boş" dediğiniz cafe'nin merdivenlerinden aşağıya inmeyi deneyin. Prag'ta hayat saatler gece yarısını gösterdiğinde o merdivenlerin altında başlıyor. Kurtlarını dökmek isteyen insanlar vampir gibi geceleri yaşıyor :) Eğlence sabahın 9'larına kadar durmuyor. En güzel yanı tarihi olması falan değil arkadaşlar, kesinlikle gece hayatı süper.
Tarihi binaları ise.. O kadar çok ki son günlerde artık birbirinden ayırt edemez oldum. Yine de o beğenmediğim İstanbul bu açıdan Prag'ı geride bırakabilir bence..
İlgimi çeken şeyler;
-Trafikte yayalar öncelikli-nasıl yani?!?! :)
-5 gün boyunca sadece 2-3 kere korna sesi duydum
-Trafik polisi sırf ceza kesecek değil ya, "Arabanızı çok güzel park etmişsiniz, teşekkür ederim-Polisiniz" yazılı ve matbu(!) gülen yüz resmi içeren not da bırakabiliyor
-Şehir içindeki tüm yollar arnavut kaldırımı benzeri taş döşeli, asfalt pek yok-tıngır mıngır
-Arabalar ağırlıklı ve doğal olarak Skoda marka. Ama maşallah lüks araba görmek de gayet sıradan-maserati, bentley, aston martin, ferrari'nin bini bir para..
-Kızları gerçekten çok güzel-ki bu, en güzellerinin AB sonrası manken olmak için ülkeden göç etmiş haliymiş
-İnsanlarda stres mi yok nedir, hiç gerginlik ortamı görmedik, biri yanlışlıkla çarpsa hemen özür diliyor. Önüne baksana! diyen-ters bakan yok.. Herkes gayet rahat.. serin.. ohhh... Allahımmm, ben alışık değilim böyle stressiz insanlara, oksijen çarpması etkisi yaptı bende
-Garsonlar tam öküz; laf ebeliği yapmakta üstlerine yok- ki bu da turist göre göre kibarlaşmış halleriymiş