4 Nisan 2011 Pazartesi

Antalya

2006'da geldik yerleştik Antalya'ya.. Soğuk bir memlekette büyümeme rağmen soğukla hiç aram olmadığından "ekvatora yakın yaşamak istiyorum" derdim hep. Antalya'yı keşfedince fazla uzağa gitmeye gerek olmadığını anlamış ve evrene "Antalya'da yaşamak istiyorum" dileğimi göndermiştim. Sağolsun evren de bu isteğimi kırmadı ve 2006 yılında hayatımın yönü buraya döndü.

Burada yaşayan bir insanın başka şehre, en azından başka bir iklime alışması zor. Sıcak, deniz, nem, yüzecek-gezecek-görecek bir sürü yer... Ama her yönüyle güzel bulunmayabilir tabii. Mesela Temmuz-Ağustos ayları insanı bunaltır, hadi geçsin bitsin şu sıcaklar dedirtir. Ayrıca görmemiş zenginleri çoktur, insana saygı yoktur, esnafın gözü toktur-müşteriye ihtiyacı yoktur (!) Lakin kabul edelim, hangi şehrimiz insanlara saygılı medeni insanlarla dolu ki? Bir zamanlar 2. memleketim ilan ettiğim Ankara'yı ele alalım örneğin.. Ankara'yı çok seven ben artık 1-2 günden fazla dayanamıyorum Ankara'ya, insanlar asabi, özellikle trafikte her an kavga etmeye, silahı olsa çekip vurmaya hazır bekliyorlar. Bu ne şiddet bu celal! Gidince biz de sinir küpüne dönüyoruz resmen. Hımm, şimdi düşününce Antalya'ya haksızlık ediyormuşum, anladım..

Ayrıca bir medyumdan bağımsız milletvekili adayı, Donjuan Kocakuşak isimli bir muhtar adayı çıkaran başka yer de yoktur heralde ilginçlikler memleketimde :)

Antalya'nın benim için tek kötü yönü -daha doğrusu Ankara'nın tek bir iyi yönü- var; bütün can dostlarımın, sevdiğim akrabalarımın Ankara'da olması (hatta bir tanesi de, artık hiç göremeyeyim diye İzmir'e göç etti ki içim yandı). Hepinizi çok özledim :(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder