Geçen sene bu blogta yazmıştım, çocuk yapmanın mantığını sorguladığımı. Artık sorgulamıyorum, çünkü mantık ile yapılabilecek bir şey değil onu anladım.
Evet, ebeveyn olma zamanı geldi...
Aşağıdaki yazı müstakbel annenin 8. haftasından:
8. haftayı geride bıraktık. Kadın vücudundaki bu değişimleri birebir yaşamak çok ilginç bir deneyim; sanki kendi belgesel filmimi çekiyor gibiyim, kendimi dinliyorum ve her değişimimi hayretle izliyorum.
Hamile olduğumu test yapmadan hissetmiştim, çünkü daha önce hissetmediğim, bambaşka hareketlenmeler algılıyordum. Kesinlikle farklı bir şey, tanımlamak zor. Ben bunu o hafta "karnımda tetris oynanıyor sanki" diye tercüme ettim :) Bu, 1. aya denk geliyor.
6. haftada hareketlenmeler duruldu. İlk kez ultrasonda bebeğin içinde oluşacağı keseyi gördük. Kesecik henüz 4,6 milimetre boyunda. İlerde muhtemelen -en azından-1,5 metre'nin üzerinde bir boya ulaşacak bir insanoğlu için küçük, ama bir annenin midesini altüst etmeye yetecek kadar büyük bir adım :) Evet korktuğum başıma geldi ve 6. haftadan itibaren mide bulantılarım başladı. Halbuki çok inanıyordum bulantısız atlatacağıma.. Hormonların ve bulantılatın etkisi birleşmeye başladı. Dengesiz ruh hali, iştah kesilmesi, can sıkıntısı, hayattan zevk almama gibi sendromlarım tam gaz gidiyor.
7. haftada artık küçük zigotumuzun kalbi atıyor mu onu görmeye gittik ve şok üzerine şok yaşadık: ikiz gebelik söz konusu, yani 2 tane kese var. Ama bir tanesi boş. Diğerinde ise kalbi pıtıpıtı atan bir bebek var. Detaylı bir ultrason taraması yapıldı; boş olan kesede herhangi bir oluşum yok, anembriyonik kese oluyormuş adı. Diğerine odaklandık; kalp sesi duyabilmemiz için yükseltildi, gümgüm-gümgüm atıyor, börülce tanesi kadar olmuş bebiş. Börülcemiz büyüdükçe boş kese baskılanıp doğumla atılmak üzere bi kenarda kalacakmış. Kalp atışlarını görmek ve duymak müthiş bir şey, anne ve babalık içgüdülerini de tetikliyor insanın, artık farazi bir şeylerden konuşmuyorum, bir bebek büyüyor içimde ve biz artık anne-babayız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder